Ve genç kadın dedi ki ; "We had nothing to lose, nothing to gain. Nothing we desired anymore. Except to make our lives into a work of art."
Lana'yı çizeyim derken Lana hayranı genç kızı çizdim sanıyorum. Ve mavi saçsız çizim yapamıyorum, herkes mavi saçlı olmalı.
Summertime Sadness'den sıyırdım kendimi diğer şarkılarını dinliyorum artık ve sonraki favorim Ride ve Dark Paradise. Şarkılarındaki kalp kırıklılığını öylesine yaşadım ki, bazılarını kendimi acıta acıta dinliyorum. Sonra o üzüldüğüm kişiye bakıyorum, hiç acı çekmedi, üzülmedi, canımı bu denli yakması umurunda değil. Melankolik takılıyor, çok üzülmüş gibi yapıyor, bunalımlı ruh halleri nasıl iğreti duruyor.
Çünkü insanları bu denli acıtanlar bunalımda olmazlar. Canları nasıl isterse yaşıyordur onlar, karşısındakinin üzülüp üzülmediğine kafa yormazlar.
Sonra bizler bir aptal gibi onları hayatımızdan çıkaramayız bir türlü.
Oysa hayatımızda hiç olmayışlarını fark edemeyiz.
Sonra Lana çıkar hüzünlü sesiyle
"I will love you 'til the end of time I would wait a million years
Promise you'll remember that you're mine
Baby can you see through the tears
Love you more Than those bitches before
Say you'll remember, oh baby, say you'll remember
I will love you 'til the end of time"
En son olarak Ride'da bunu duyarım, insanların benim hakkımda hep düşündüğü şeyler sanırım. Muhtemelen oda öyle düşünüyor, bir kalıba koyamadı beni, sığdıramadı, etiketleyemedi. Öylece ne yapacağını bilmez bir şekilde duruyorum hayatında.
When the people I used to know.
Found out what I had been doing.
How I'd been living.
They asked me why?
No comments:
Post a Comment