ELAZIĞ' ı YANLIŞ TANIYANLARA DAHA DOĞRUSU KÖY OLARAK TANIMLAYANLARA BAZI RESIMLER TABİ BASKA RESIM KOYAMADIM DAHA
MİSLANDÇIRÇIR ŞELALESI
KEBANBARAJI
ELAZIĞ SİVRİCE GÖLÜ
GAKKOŞLAR DİYARI ELAZIĞ
Azer Baba Efsanesi Azer, Hz. Ibrahim'in babasıdır. Yazları Urfa çok sıcak olur. Azer, aşiretiyle yazın buraya yaylaya gelir; kış başlayınca da tekrar Urfa'ya dönermiş. Bir yaz aşiretiyle Hazar Dağı'na geliyor. Burada bir kavga çıkıyor ve bu dağda Azer aşiretiyle beraber ölüyor, Dağın sarp bir yerindeki mağaraya sığınıp orada şehit oluyor. Azer ismi oradan kalmıştır. Mağaranın içinde Azer'in mezarı söylenen bir kabir vardır . Orayı ziyaret edenler mezarın yanına beş on kuruş para atarlar. Hazar Gölü Üzerine Anlatılan Efsaneler... GÖLCÜK Efsanesi - 1 : Gölün yerinde eskiden büyük bir şehir varmış. Şehre dilenci bir kadın gelmiş. Belki de bu Cenab-ı Allah'ın gönderdiği Hızır A.S. mış. Tuz istemiş, sadece bir evden bu kadına tuz vermişler. Kadın da orada beddua etmiş:''İnşallah, bu gece sabaha kadar şu evin dışında evleriniz su keser'' Hakikaten de orası sabahleyin su kesmiş, suyun içinde sadece bir ev kalmış. Dilenciye tuz verdiği için o evi su kesmemiş.
Burası HAZARGÖLÜ elazıgdan dönüşümde manzara çok hosuma gitti ve arabayla giderken hemen resmini cektim mutlaka görmeniz lazım....
Atatürk 1937’de teşriflerinde “BURASINI DOĞU’NUN YALOVASI YAPACAĞIM” sözünü boşuna mı kullanmış sanıyorsunuz?
GÖLCÜK Efsanesi 2 : Gölün ortasındaki kilisenin papazı, gündüzleri kiliseden çıkar, arazisini gezermiş. Harman zamanı harmanını çıkarır, akşamlan geç vakitlerde kiliseye geri dönermiş. Papazın çok güzel bir kızı varmış. Kıyı köylerdeki bir Türk gencine aşık olmuş. Delikanlı geceleri yüzerek kiliseye gelir, kızla buluşurmuş. Oğlan, kıza:''Gece pencereye bir mum bırak; ben uzaktan ışığı görüp geleyim'' diye tembih etmiş. .Bu iş uzun boylu böyle devam ettikten sonra, yöre halkı tarafından duyulmuş. Papaza demişler ki:''Yahu, senin kızın bir Türk delikanlısı ile geceleri buluşuyor, aşk yapıyorlar''Papaz yine tarlasına gitmiş; gece biraz geç dönmüş. Gelmiş ki hakikaten kızı pencereye mum koymuş. Papaz gidip mumu oradan kaldırmış.O sıralarda aşığı kızla buluşmak için suda imiş. Adayı karanlıkta bulamamış. Dolaşmış, dolaşmış; nihayet yorgun düşerek suda boğulmuş. Kız sabaha yakın bir zamanda oğlanın gelmediğini görünce, hemen yatağından kalkmış ''seslenirsem belki canlı olarak kurtarabilirim'' diye düşünmüş. Kiliseden uzaklaşmış. Geri dönerken kaybolmuş. İkisi birden gölde boğulmuşlar. Bunların dünyada bitmeyen aşk oyunları, suyun altında devam etmekte imiş. HARPUT KALESİ (SÜT KALESİ) EFSANESİ Harput kalesinin bir adıda Süt kalesidir. Bu kaleye süt kalesi denmesinin ilginç bir hikayesi vardır. Kalenin temelleri atılır. Kale duvarları yükselmeye başlar. Ancak o yıl başlayan su kıtlığına bir çare bulunmaz. Aynı yıl bu su kıtlığının aksine hayvanların sütleri oldukça boldur. Zamanın hükümdarı emir verir. Harç için süt kullanılıcaktır. Hayvanlar sağılır. Harç süt ile karılır, kale tamamlanır.Diğer bir efsaneye göre ise kalenin pek çok dehlizi vardır. Bu dehlizlerden birinde güzellerden bir kız yaşarmış. Ancak büyülü olduğundan sürekli kendisi için yaptırılan bir altın köşkte uyumaktaymış. Yanlız her yıl bir kez uyanır. ''süt kalesi yıkıldı mı? Katırlar kuzuladı mı ? Dere hamamının yerinde yeller esiyor mu ?Diye sorar, sonra yeniden uykuya dalarmış. Eğer bu sayılanlar gerçekleşirse Harput yıkılacak, kıyamet kopacakmış. Bazı kişilerin bu kızın sesini duyduğunu da kulaktan kulağa söylenir. Çayda Çıra Efsanesi Elazığ halkoyunlarının incisi çayda çıra oyunu elde tabaklara konan mumlarla karanlık bir mekanda başlanarak oynanır. Elazığ'ın ulusal ve uluslararası tanıtımında büyük rolü ve adeta simgesi olan bu halkoyunun doğuşu hakkında çeşitli efsaneler anlatılır. Bu efsanelerden en yaygını şöyledir: Uluovayı ortadan ayıran Haringit çayının kıyısında kurulu bir köyde düğün vardır. Bu köyün ileri gelenlerinden birinin oğlu evlenmektedir. Yenilir, içilir, günlerce eğlenilir. Artık düğünün son gecesidir. Eğlence olanca coşkusu ve güzelliği ile devam etmektedir. Aniden ay tutulur. Bu olay pek hayra yorumlanmaz. Düğüne katılanlar bunu uğursuzluk olarak yorumlarlar. Davetliler tedirgin olurlar. Düğünün neşesi kaçar, coşkusu donar.Damadın annesi Pembe hatun buduruma çok üzülür. Ne kadar mum varsa köyde toplatır, tabaklara dizer ve orada bulunanların ellerine tutuşturur. Kendisi de başa geçerek mumların ışığında oynamaya başlar. Çalgıcılar hemen bu oyuna uygun müzik bulurlar. Davetliler coşar eğlence devam eder. Böylece çayda çıra oyunu ve melodisi ortaya çıkar. ÇAYDA ÇIRA TÜRKÜSÜ Çayda çıra yanıyor,Yanıp, yanıp sönüyor,Yavaş yürü usul bas,Engeller uyanıyor. Çayda çıra yanıyor,Tutulmuş sanıyor,Yavaş oyna güzelim,Herkes seni tanıyor. Çayda çıra yakarım,Yar yoluna bakaram,Bir yüz görümlüğüne,Beşibirlik takarım. Yanar çayda çıralar,Kızlar oyun sıralar.Gelin hanım gelirse,Defçi toplar paralar Yanar çayda çıralar,Kızlar oyun sıralar.Gelin hanım gelirse,Defçi toplar paralar Çayda çıra yanıyor,Humar göz uyanıyor.Fitil çifte yara bir,Yürek mi dayanıyor. Çayda çıra yüz çıra,Yanıyor sıra sıraYarim keklik ben şahin,Giderim ardı sıra... ARAP BABA EFSANESİ : Harput'ta Alaca mescidin sol tarafından bir iki metre aşağı indikten sonra kayalar üzerinde küçük bir kapı görülür. Bu Arap baba türbesinin kapısıdır.Türbe dikdörtgen şeklindedir.Zeminin tam ortasında yeşil kumaşla örtülü tahtadan bir sandukça içerisinde Arap babanın cesedi bulunur. Cesedin başı yoktur. Sonradan buraya kesik bir baş konmuşsada kesik başın cesetle hiç bir ilgisinin olmadığı görülür. Bütün uzuvlarıyla olduğu gibi varlığını sürdüren cesedin göğüs ve karnı nisbeten çökmüş, özellikle el ve ayakları tırnaklarına varıncaya kadar şaşılacak bir biçimde sağlamdır. Cesedin uzun zaman mumyalanmış olduğu ifade edilmişsede bu konuda yapılan çalışmalarda sağlıklı bir sonuca varılamamıştır Taş Olan Kadın Efsanesi : Çok zaman önce Keban'ın güneyinde geçen çayda, bahar ile birlikte seller akmaktadır ve çayın gelişmesi mümkün değildir. Sabahleyin kucağında çocuğuyla hayvanlarını bu çaydan geçirmek isteyen kadın, çayın kenarına gelir ve bu durumu görünce Allah'a yalvarır. "Yarabbi bize acı ve merhamet et. Bana acımıyorsan, çocuğuma acı... Bu seli durdur. Eğer bu seli durdurursan ve karşıya geçersem, bu fakir halimle bu koyunlardan birini sana kurban keseceğim" der. Kısa bir zaman sonra yağış durmuş ve seller durulmuştur. Kadında sırtında çocuğu ve koyunlarıyla birlikte çaydan karşıya geçmiş. Ardından kadın; verdiği sözü hatırlayarak " Ya Rabbi eğer suları durdurursan sana bir kurban kesecektim demiştim." İşte sana kurban der ve saçından bulduğu biti yakalayıp, iki parmağı arasında ezerek yoluna devam eder. Tam o sırada, Allah'ın gazabına üzerine iner ve taş kesilir. Halen "çırçır" mevkiinde uzaktan bakıldığında 2,5 metre yüksekliğinde kadın ve sırtında çocuğuyla olan olayın anısını yaşayabilirsiniz FETAHMET BABA EFSANESİ : Hazrete dil uzatanlar hakkında bazı rivayetler söylenir durur. Bunlardan birisi en müsbetini yazmaya çalışacağız. Harput'un ilk kaymakamıŞevki bey akşamcıydı ve ehl-i keyf bir zattı. Bir yazı geçirmek üzere Fatih Ahmet civarında Hacı Hilaloğullarının bahçelerinden bir bahçe kiralamıştı. Cuma günleri dostlarından bazılarıda bahçeye gider, orada demlenir ve eğlenirlerdi. Yine böyle bir günde biraz demlendikten sonra ağaçları, kapalı olan manzarası, Şevki Bey'in alkol ile neşelenen ruhunu sıkmış olacak ki, ayağa kalkmış ve etrafta dolaşmaya başlamış, karşıda türbenin tam alt tarafında derenin kenarında yeşil bir düzlük görünce kilimlerin, şiltelerin ve rakı sofrasının buraya nakledilmesini emretmiş. Fakat, misafirlerden birisi türbeyi göstererek oraya pek yaklaşmayalım demişse de Şevki Bey buna aldırmamış ve müstehzi bir şekilde emrini tekrarlamış. Yemişler, içmişler, eğlenmişler ve geç vakit dağılmışlar. Ertesi sabah Şevki Bey, yatağından kalktığı zaman çenesinin eğrilmiş olduğunu ve bir kelime dahi konuşamadığını hissedince bundan çok müteessir olmuş. Kasabada ve Elazığ'da bulunan tüm doktorlara muayene edilmişse de yapılan tedavilerhiç bir semere vermeyince bu darbenin nereden geldiğini hemen anlamış. Bir kaç gün evinden çıkmamış ve sonra Fatih Amet'e giderek türbeyi ziyaret ve af dilemiş. Türbeyi ve yanındaki mescidi tamir, önünde sahaya tasviye ettirerek, türbenin önünde bir çeşme yaptırmış, su getirmiş ve ağaçlandırmış. Bu hizmetlerin karşılığını da az zaman sonra çenesinin düzelmesiyle görmüş. Bu hadiseyi, Harput'ta bilmeyen ve işitmeyen yoktur. Vaktiyle nahiye müdürü Harput'taki ziyaretleri (türbeleri) kilitlemiş ve ve ziyaret edilip dilek edilmesini yasaklamıştı. Bu nahiye müdürünün de çenesi eğilmiş felç geçirmiş tekrar türbeleri açtırmıştır. Bu sırada Fatih Ahmet türbesinin kapısı hiç kilit tutmazmış. Görevliler kilitleyip gider, ziyaretçiler geldiklerinde görürmüşlerki kapı açık. Buda ayrı bir keramet olarak kabul edilir
ELAZIĞ İL SINIRLARI İÇERİSİNDE BULUNAN KÜLTÜR VARLIKLARI ENVANTERİ Elazığ, tarihi eserleri, doğal güzellikleri, son derece gelişmiş ulaşımı, haberleşme imkanları, sağlık merkezleri, ülkemizin önemli barajları arasında yer alan Keban Barajıyla, Hazar Gölüyle, doğa harikası Buzluk Mağarasıyla, dini turizm açısından önem taşıyan türbeleriyle, Sağlık ve kaplıca turizmine uygun kaplıcalarıyla ve zengin folkloruyla, Türkiye'nin Turizm Sektörüne katkıda bulunabilen Doğu Anadolu'nun gelişen en büyük şehirlerinden biridir. Elazığ İl Merkezi, 1879 yılında eski yerleşim merkezi olan Harput'tan şimdiki yerleşim merkezine "Mamurat-ül Aziz" ismi ile nakledilmiş, 1937 yılında Ulu Önder Atatürk'ün ilimize teşrifleri sırasında "Elazığ" ismini almış olup, İlin tarihi incelenirken de belirtildiği gibi bugün bir "Açık Hava Müzesi" özelliğine sahip olan tarihi Harput şehrinin turizm potansiyelinden başlamak gerekir. Harput Süryani Kilisesi: M.Ö. IV. YY. 30.05.1985’te tescil edilmiştir. Kalenin doğusunda yer almaktadır. Kapı üzerindeki Süryanice yazıt sökülmüş olup Elazığ Müzesine kaldırılmıştır. Harput Arslanlı Camii (Esadiye Camii): 30.05.1985’te tescil edilmiştir. Artuklu çağı eseridir. Harput Meydan Camii: 30.05.1985’te tescil edilmiştir. Osmanlı çağı eseridir. Harput Dabakhane Mescidi: Aynı tarihte tescilli Osmanlı çağı eseridir. Harput Hoca Hamamı: Klasik Osmanlı Hamamları tipidir. Harput Kale Hamamı: Kalenin kuzeybatısındadır. Osmanlı çağı eseridir. Harput Kızıl Hamam: Kaya Üzerine oturtulan dikdörtgen planlı klasik Osmanlı çağı eseridir. Harput Yeni Hamam (Arslaniye Hamamı) Harput Ulu Camii Çeşmesi Harput Kurşunlu Camii Çeşmesi Harput Yarıçavuş Çeşmesi: Osmanlı çağı eseridir. Harput Meydan Çeşmesi: Osmanlı çağı eseridir. Harput Üçlüleli Çeşmesi: Osmanlı çağı eseridir. Harput Alaaddin Bey Çeşmesi Harput Zeynep Çeşmesi: Osmanlı çağı eseridir. Harput Dua Mezarlığı: Osmanlı çağı. Harput Ahi Musa Mescidi ve Türbesi: Osmanlı çağı eseridir. Harput İmam Efendi Türbesi Harput Murat Baba (Şeyh Şerafeddin) Türbesi: Osmanlı çağı eseridir. Harput Uryan Baba türbesi Harput Meteris Mezarlığı: İki taş sanduka dikkat çekicidir. A – Sandukası Hicri 1283 tarihli, B – Sandukası Hicri 1202 tarihi vardır. Elazığ IV. Sultan Murad Camii: Yapım tarihi 1635 Miladidir. Osmanlı Dönemi eseridir. Elazığ Korgeneral Abdullah Alpdoğan 4. Müfettişlik binası: yapım tarihi 1938 – 39 olan erken Cumhuriyet dönemi eseridir. Elazığ hükümet Konağı: 1896’da Vali Enis Paşa tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı dönemi eseridir. Elazığ Aslanpınarı Mekteb – i İdadi – i Hamidiye – i Mülkiye – i Şahane (Mülkiye İdadisi ve Sultaniye): Yapım tarihi 1885’tir. Osmanlı dönemi eseridir. Elazığ Şehitliği Elazığ Süryani Kilisesi: 19. YY. sonu yapılmış Süryani sanatını gösterir. Daha sonra un fabrikası olarak ta kullanılmıştır. Bugün restorasyonu beklemekte olan tescilli bir kültürel tarihi eserdir. Baskil Katırhan: Kızıluşağı köyü sınırları içindedir. Tunç, Demir ve Ortaçağ kemik parçaları çıkmıştır. Baskil Teslim Abdal Mezarlığı ve Türbesi: Tabanbükü (Şehhasan) köyündedir. Ahmet Yesevi soyundan gelen Teslim Abdal ve oğlu Seyit Kalender’in mezarı vardır. Baskil Tabanbükü (Şeyh - Hasan) Köyü Garipler (Ahmet Yesevi) Mezarlığı: Selçuklu mimari üslubundandırlar köyün en eski mezarlığıdır. Mezarlığın ortasında Ahmet Yesevi ve onun soyundan gelen Derviş Ali’ye ait yan yana kare planlı iki türbe bulunmaktadır. Mezar taşında Hz. Ali oğlu Celal Abbas neslinden “Horasanlı Hoca Ahmet Yesevi” yazısıs bulunmaktadır. Palu Eski Palu Kalesi: Urartu mimarisi üslubunda kral Manuas (M.Ö. IX. YY) yaptırdığı kaledir. Manias’a ait çivi yazıtı bir kaya kitabesi de kale de vardır. Palu Alacalı Mescit: Osmanlı dönemi eseridir. Palu Eski Palu Cemşit Bey Türbe ve Mescidi: XVI. YY. Osmanlı yapıtıdır. Palu Eski Palu Merkez Camii: Osmanlı yapıtıdır. Palu Eski Palu Köprüsü: 13. YY. başı Selçuklu – Artuklu eseridir. Fırat nehri üzerinde kalenin eteğindedir. Palu Kilise: Orta çağ yapısıdır.Yalnız Naos kısmı ayaktadır. Palu Küçük Camii Palu Hamam: Yapım tarihi Hicri 1070 klasik oymalı hamam tipidir. Keban Denizli Kervansarayı: Selçuklu dönemi eseridir. Keban Sarkıt Dikit Mağarası Keban Yusuf Ziya Paşanın Kızının Türbesi: Osmanlı dönemi eseridir. Keban Çeşme: Osmanlı eseridir. Keban Kilise: Orta çağ yapısıdır. Elazığ Merkez Bağlarca Köyü, Kurcebe Mevki tarihi yerleşim ve Kaya Mezarı. Kalkolikten Osmanlı dönemine kadar. Elazığ Merkez: Vali Tevfik Gür’ün yaptırdığı eski Halkevi Binası (Mehmet Akif Ersoy Lisesi) yapım tarihi:1933 Elazığ Merkez Hacıseli Köyü kaya mezarı Urartu çağı Konglomera kayaya oyulmuş, tek odalı küçük ve basit kaya mezarıdır. Elazığ Merkez Harput – Kürdemlik Köyü Kaya mezarı, Urartu dönemi yapısıdır. Elazığ İçme – Genefik (Korucu) Köyü Kalesi: Urartu dönemi yapısıdır. Hankendi Haroğlu (Sarıgül) Köyü Haroğlu Höyüğü: Keramik buluntuları yoğun Ortaçağ Kültürünü gösterir. Hankendi Haroğlu (Sarıgül) Köyü Haroğlu Kalesi: Urartu – Roma ve yoğun Ortaçağ yerleşmesini gösterir. Hüseynik Aslanpınarı Altı 8. Kolordu 1002 Akaryakıt Bölüğü: Yapım tarihi 1870 Osmanlı dönemi. Hüseynik Aslanpınarı Altı Çeşmesi: Kitabelidir. Osmanlı Dönemi Elazığ Merkez Tadım Köyü Kalesi.
Bu yazi ile alakali daha cok bilgi gorebileceginiz guzel bir sayfa : iğne oyası yazma modelleri
No comments:
Post a Comment